13 Ağustos 2010 Cuma

post-mahrem


*hayat, yerine koymakla geçiyor. bir anının yerini bir başkası alırken önceden "o"nunla oturduğun koltuklarda, sonrakiyle sohbet ederken, öncekine ait sırrı bir sen biliyorsun o anda, bir de duraksadığın o andaki sessizliğin. yolda yıllar sonra birbirini bir kez gören, bir daha da hiç aramayacak iki arkadaş gibi bir anlık karşılaşıp ayrılıyorsunuz. bir daha da o sessizliği hiç görmezsen şanslı say kendini. ta ki sonraki, önceki olana kadar.

*ev, insandan ibaret. insanlar, evin olduğu sürece senin yanında. yani, karşılıklı koşullu bir bağlantı bu. sevdiğin insanların olduğu yer evin; ve orası evin olduğu sürece benimseyebilir insanlar seni, kendilerinden gibi.

*aşk, bir ihtiyaç. kafamda kendim için kurduğum yüzeysel hayatları istemez gönlüm. sol göğsümde asla iş, daima aşk için çarpan bir pompa var hislerimi tüm vücuduma pompalayan. ne kadar dur, yok, istemem desem de olmaz. iyisi mi kirlenen kanla beraber gezmek tüm vücudumun damarlarında, atmak, kırmızı olmak mavi olmak. herkesten ve her şeyden önce kainattaki, kendimi ve vücudumu tanımak. ve sonra temizlemek kanımı sol göğsümdeki yegane organımda.. yarasını yalayarak yamayan bir kedi gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder