13 Aralık 2010 Pazartesi

edison






yine bir gün bitmişti. ben, yine sabah erkenden kalkıp işe gitmiştim, dönüşte yine ev bakmıştım, eve gelmiş soğuyan balığımı yemiştim. kitabımı okumuş, notlarımı almıştım. ikea kataloğunda ezberimden kaçan bir puf fiyatı var mı, diye karıştırmıştım sayfaları. kaç para eder ki bu takım, diye yine bir bakkal hesabı. ben de ikea'nın her şeyi olabilecek bir ev istemiştim. istiyordum. günün bitmesine yakın yine ağlamıştım. son günlerde pek sık gelen bir ataktı; büyütecek bir şey yoktu. aylardır Truva atı operasyonuyla geldiklerini biliyordum çeşitli enzim bezlerime. zira, gözümde mevsim normallerinin üzerinde seyreden bu kuraklığın başka bir açıklaması yoktu.

mutluluk yağmurları altında şemsiyesiz kalmamız, hepimizin ortak ve ulusal bir değeri olmuştu 10 küsürlü yaşlarda. öte yandan, ben zaten şemsiye kullanmayı hiç sevmem. hele mutluluk gördüm müydü, hemencik kapatırım 5 liralık şemsiyeyi.

yanımda taşımadığım şemsiyeler sağolsun, mutluluğun mason yağmurlarında donuma kadar ıslandığım görülmüştür pek çok kez. -dı, -di'li eklere dikkat.. bu aralar değil mesajı veriyor bu ekler, türkçe'mizi güzel yorumlayalım..
diyeceğim o ki azizim, bu aralar iklimler de kendini şaşırdı. mutluluktan sağanak muammaya doğru keskin geçişler var, yarın yer yer güneşli bir hava, hepimizin ortak değeri. sepet sepet yumurta, sakın beni unutma gibi bir nevi. bugün hafif şüphe atıştırdı mesela, arabadaydım, tam gaz karşı-yaka'ya doğru gidiyordum. gaza bastım. sonra, biraz daha şiddetlendi. annemlerin karşı-yaka'sına ulaşırken artık iyiden iyiye hazla karışık araf bastırmıştı, silecekleri iyice hızlandırmak zorunda kaldım. öndeki arabanın dur, nereye, ne bu hız, diyen stopları gözümü aldı. son dakikada durabildim.

5 şeritli yolun 3 şeride düştüğü bir yere girdim. geniş yolda ortadaydım. şeridimdeydim; hatta fazlasıyla simetriktim iki yana. sıkıcıydı yani biraz. dar yola girdiğimde hala ortadaydım, ama bu sefer şeritsizdim. sağda, en güvenli şeritte 50 km. hızla gidenler vardı. onların hala şeridi vardı. bubalara vurmaktan son dakikada kurtulan son dakika kaynakçıları solumdalardı. 5 şeritli yolda 120 km. ile gitmişlerdi. son dakika da usta bir manevrayla kendilerini sağ sinyallerinin babacanlığına bırakıp mahçup mahçup kaynak yapmışlardı. onların da şeridi vardı.

gördün mü, dedim kendime, işte hep bu zaten sorun. orta şeritte gelecek yok, gel biz seni bir tarafa alalım. çok kitap okuyorum, diye düşündüm sonra. sol şeride geçtim. güzel akıyordu.. iyi yapmışım.

doğayla çeliştiğim bir nokta olabilir. benim dünyamda ses, ışıktan önce geliyor. önce bıdı bıdı konuşmak, sonradan icraat diye de yorumlanabilir.. sanırım başımızdaki böyük hükümetten icraat adına alınacak derslerim var..