"hayatta üç dileğim vardı- Bebek'te bir evde oturmak, BMW'min olması ve Koç'ta okumak. üçünü de gerçekleştirdim. çok mutluyum."
bunu söylediğinde 19 yaşındaydı. biz duyup şaşırdığımızda ise taş çatlasın 21'dik. şimdi 26'yım, hala bu söz arada bir aklıma gelir gülerim.
eminim şu anda bu blogu okuyorsa arkadaşım da gülüyordur :)
çünkü o yaşta bile "e bu hayaller ne kadar da küçükmüş?" den başlayıp, "abi bu hayalleri o gerçekleştirmemiş ki, babası fütursuzca oğluna harcamış durmuş sadece?!"ye kadar devam ederek bu sözlerin tutarlılığını ölçmeye çalışmıştım. yoktu tutarsızlık. çocuğun öyle küçük hayalleri vardı işte ve 19 yaşında gerçekleştirmişti.
herhalde artık hayalsiz yaşıyor, ben de bilmiyorum.
neden bilmem, bugün duştayken aklıma geldi. hayalimdeki(!) arabayı aldığımdan beri bu cümle sıklıkla aklıma geliyor, aynı gaflete düşmeyeyim diye dolandırıp duruyorum lafı arabamdan bahsederken. bugün duşta da yine aklıma geliverdi...
bugün tiyatro oyunumuzu son kez sahneliyoruz. geçen sefer MS Derneği yararındaydı, bu sefer ise Kadın Dayanışma Derneği. geçen hafta İzmir Amerikan Lisesi'ndeydik. çok beğenildiğine hala inanamıyorum. bazen çok hımbıl olabiliyoruz galiba (hımbıl değil aslında humble demek istedim; fazla mütevazi gibisinden), çünkü ben kimse gülmeyecek diye epey korkmuştum. beğenilmiş olsa gerek, bir PR şirketi bize sponsor olmaya karar vermiş. yani bu son, gerçekten son olmayabilir. bir bakmışsınız turnedeyiz :)
işte bizden bazı kareler:
Ayşen Abla ve ben- kıl psikoloğu oynarken..
bu sefer de Serra ve ben- ben konsomatrisi, o travestiyi oynarken :)
oyun öncesi kokteylde aldığım çiçeklerim.
(bu, iceberg'in yalnızca görünen kısmı. öhm.)
günler güzel, bazen zorlu ama aşılamayacak engellerle dolu değil. ailemin yalnız bıraktığı yerde beni tutacak bir sevgilimin olduğunu bilmek güzel. onun olmadığı yerde Tarçın var. ondan da uzaklaşmak istediğimde ise tiyatro.
benim gibi yengeçler hep kaçacak bir yer arar ya, bence asıl marifet doğru sığınakları bulmakta..
güzel bir haftasonu olsun, hem benim hem de sizin için :)