5 Ekim 2010 Salı

hande sen nelere (kadir)sin!

kötü şarkılara aşerdiğim bir saat öncesinde, hande yener'in bodrum'unu açıp bir dinleyeyim, kendimi çeşme'nin bu sene şarkılarına fransız kaldığım club şarkılarına iyice bir alıştırayım dedim..

fizy'de bodrum'dan sonra devam etti hande yener şarkıları, eskilere gitti yenilere geldi sonra hop romeo.. bildiğim kadarıyla onu şu eski sevgilisine yazmıştı, kavga etmeyen, sabaha kadar kucaklayan sevgilisine..

şimdi, ayrıldılar, belki çirkin laflar ettiler birbirlerine, magazine malzeme oldular ( almanya'da uzak kaldım bu medyatik olaylardan), "iyi ki bitti" dediler, aman hiç mutlu değildim zaten, diye pohpohladılar egolarını...

belki bu hiçbirimizi alakadar etmeyen saçma sapan bir şarkıcının hayatından bir kesit, tamam, kabul ediyorum. ama hepimiz bunun mikro boyutunu yaşıyoruz birebir kendi hayatlarımızda. önümüze geleni romeo ve kendimizi juliet addediyoruz, ya da tam tersi. kendimiz şarkı yazamasak da o dakikadan sonra dinlediğimiz tüm güzel şarkıları ona köprülüyoruz. sonra insan içine çıkarıyoruz, bir sürü fotoğraf, yorum, güzel hayatlar, güzel kareler.
buraya kadar popüler aşk- zaman grafiği çıkışını tam hızla sürdürüyor sayın seyirciler.
sonra kendi etrafımızdaki fan forumlarımızdan birtakım güzel feedback'ler, özenmeler, maşallah hiç ayrılmayınlar. hala çıkıştayız evet.
sonra o güzel kareler biraz daha azalıyor, başka ilişkiler ortaya çıkıyor, malum medyatik dünyada zaman bir ayrı işliyor.
sonra, bu bodrum şarkısı kadar kalitesizse ilişki, ya da hadi biraz daha da iyi olabilir, ama düşüşe geçtiyse, medyatik dünyanın saatiyle yürüyor düşüşler. önce ilk tatsız kavga, ilk telefonu yüze kapatmalar falan filan. ilk, ve belki de son, "ayrılalım".

sonra da "senle ben, boktan zamandık"

işte bu kadar basit yaşıyoruz her şeyi. bazen bu motifi harfi harfine takip ettiğim için kendimi garipsiyorum.

bir hande yener şarkısından çıkmış olsa da bir düşünün;

ne kadar yalan gerçekler yaratıyoruz kendimize, ve ne çabuk yaşayıp tüketiyoruz onları?

kolpa gündemlerden uzak, maymun iştahsız ve hafif de mahrem günler ve ilişkiler dilerim herkese.

3 yorum:

  1. güzel ellerinden, televizyon tırnaktan öperim.

    YanıtlaSil
  2. bu kadar göz önünde ve göstermelik/abartılı yaşanan şeylerde hep bir bit yeniği var zaten, bu senin deyiminle (çok hoşuma gitti de) yalan gerçekler oluyor.

    YanıtlaSil
  3. dodom, ben senin ellerinden asıl, ne çok öperim!:)

    kuşkucu somon, abartısız yaşamak lazım her şeyi dediğin gibi, bunun için de deneyimden başka hiçbir şey önkoşul değil derim ben. bir yemeği çok aç değilken yemek gibi; biraz doymuş olmak lazım her şeye. o yüzden deneyim her şey.. çok yaşayıp az yaralanalım, yaralarımızı kendimiz sarıp kendimiz iyileştirelim, umarım... :)

    YanıtlaSil