8 Eylül 2010 Çarşamba

Madrilian me




eveeet sevgili blogum,

hüsranlı, hazin, hasta ve birtakım negatif sıfatlı günler, kendilerine verdiğim 1 haftalık süreç içinde çözüldüler gittiler. an itibariyle hepsinin post sendromu var üzerimde, mutsuzluktan çıkmış olmanın aşırı mutluluğu, halsizliğin bitmiş olmasının aşırı enerjisi ve hastalığımın bitmiş olmasının aşırı sıhhatliliği gibi. tabi bunların aşırısı olmaz bence, insanın pozitif şeyler için hiçbir limiti olmasın hayatta. her yerde onları kısıtlayanlar olacak. bırakalım bari içimiz kendini bıraksın.

işte hafif çakır keyif olarak ramazan arifesine günahkarca girerken dün akşam, tam da bunu düşündüm. bırakayım kendimi ya, seviyorum ulen! dedim. uzunca bir telefon konuşması, nasıl bir huzur vermişse artık siz düşünün, kendini daha da büyük bir olaya bıraktı bugün. haftaya haftasonu, sevdiceğimin tüm sevdicekleriyle tanışmaya gidiyorum. evet! onun yaşadığı yeri görüp, en sevdiği cafe'de onunla oturup en sevdiği meyve sucudan meyve suyu içeceğim. önümüzdeki bir ay boyunca Berlin'de basic hayat faaliyetlerim dışında hiçbir şeye param kalmıyor ve umrumda bile değil. çünkü içimden geleni yaptım. ve sevdiceğim benden mutlu.

bugün doğru karar günümdeyim. aferin bana. ha bir de, aman babam duymasın.

heheyt! :))

2 yorum:

  1. oh my!! bir telefon konuşması artık 1532 kat daha elzem oldu :D

    YanıtlaSil
  2. :) evet sanırım biraz fazla şey biriktirdik dodom.

    YanıtlaSil