10 Aralık 2009 Perşembe

Hop Zıp

Almanya'da bugünlerde hayatımın en boş günlerini geçiriyorum desem yalan olmaz. Bir ülkeye bu kadar büyük hayallerle gelip gün ışığını görmediğim her gün bir umudumu kaybettim desem de çok haksızlık etmiş olmam bence. Yaz insanıyım ben. İzmir'de güneş bizi her an takip ederdi, hatta gözüne gözüne girerdi de bir sürü güneş gözlüğü alman için sebebin olurdu. Çok gözlükçü vardır mesela İzmir'de şimdi düşününce; burada ise sadece okuma gözlükleri var vitrinlerde. Metroda bir durak aralığında bile en az 500 sayfalık kitabını açıp okumaya başlayan ve biz dırdır ettikçe bize haklı bir şekilde ters ters bakan tüm takdir ettiğim insanlar tarafından alınıyor o gözlükler biliyorum. Burada herkes içine kapanık, hava gibi. Bulutlardan güneş bir türlü sızamıyor; gece mi gündüz mü belli değil. Her an bir uyuma isteği var içimde, bu tez nasıl biter, bu kız bir kubbeyi nasıl statik olarak çözüp kurar bilmiyorum, potansiyelime olan güvenim de güneşle beraber Türkiye'de kaldı galiba.
Dün yolda, "ahmak ıslatan" diye tabir ettiğimiz yağmur türünün altında, suya dayanıklı olmayan makyajımın şimdiye kadar ne derecede aktığının hesabını yaptıktan sonra, Coldplay'in o muhteşem piyanosuyla hoplayarak zıplayarak yürüdüğümü farkettim. Bir yandan da playback yapıyordum, bütün şarkıları yüzlerce defa dinlediğim için Coldplay'in lyrics sayfasını bizzat kendim oluşturabilirim galiba. Neyse, böyle yürürken, bir yandan şarkılara eşlik edip bir yandan da piyano vuruşlarıyla kendimden geçerken, herkes bana bir garip baktı. Ne var bugünde bu kadar mutlu olunacak diye. Hani bir kınama değil de, garip bir gıpta bakışıydı o. Hava kötü, o kesin. Küçüklüğünden beri bu havayla büyüyenlerin havası da bu olmuş, o da kesin. İspanya'daki gibi minik neşeli dükkanlar, bağıra çağıra konuşan insanlar, senin konuşmana kulak kabartanlar da yok o da kesin. E ne var o zaman hayat belirtisi, benim gibi sokakta hoplayan zıplayan, hala İspanya havasını içinde yaşatan bir kaç insan dışında? İnsanlar haliyle merakla bakıyor.. Herkes mutlu olmak ister, ama burada insanların daha az sebebi var. Benim o piyano vuruşlarını ta damarlarımda hissetmemin tek bir sebebi vardı- sevgi pıtırcığı olmam. Evet, dün aşkla dolup taşıyordum. Öyle ki, her gün altından yürüdüğüm o kocaman gri taş kapıyı bile sevdim. Neden pıtırcıktım, o gizlisaklipini'ye kalsın. Ama o an, teorimi oluşturdum. Bu insanlara, yani mutlu olmak isteyen ama hayatın ve iklimin , ve meridyenlerin ve parallellerin belki de, çok da yardımcı olmadığı insanlara, mutlu olmak için tek ve sadece bir sebep kalıyor.
Aşık olmak.
Sadece aşkla mutlu olunur bu şehirde. Her şehirde mutlu olunur çünkü. Kendinden başka hiçbir dinamiğe bağlı olmayan tek hayat belirtisi aşk. Umarım bütün Almanlar aşık olur. Onlar için çok istiyorum bunu.. Türkiye'deki erkek arkadaş bolluğum burada olsa bizzat kendim kollarımı sıvayacağım, o derece. Kendimce dün bir misyon edindim, bu şehire neşe getireceğim. Öyle ya da böyle. Ben mi, ben aşık olurum, hoplarım zıplarım. Üzerine bir de yılbaşında Türkiye'ye gider güneşle iliklerimi ısıtırım.

Güneş gibisi yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder